"
Fena halde duman altı olan mekânlarda bulunmaktan hoşlanmayan" ama nedense sigara içerek o mekanların fena duman altı olmasına sebep olanlardan birisi de
Banu Güven'miş. Radikal'in Cumartesi ekinde, o da Haşmet Babaoğlu gibi sigara yasaklarına
karşı çıkmış. Banu Güven'in bir komplo teorisi yok, çok daha anlaşılır savları var. Haşmet Babaoğlu'na
yanıt verdiğim gibi, ona da yanıt vermek istiyorum; çünkü dumanının rengi uymasa da, sigaranın tiryakilerine dünyayı ne kadar pembe gösterdiğine ve gözlerini gerçeklere kapattığına şaşıyorum.
Açıkçası fena halde duman altı olan mekânlarda bulunmaktan ben de hoşlanmıyorum.
Ama ne yapıyorum? Oralara gitmiyorum.
Nerelere gidiyorsunuz peki? Eşimle geçen yaz Nişantaşı'nda lokanta aradığımızda, bir tane bile sigara içilmeyen lokanta bulamadık. Sigara içenlerin görmezden gelip, "
içmeyenler içilen yerlere gitmesin" diye kısadan kestirip attıkları bir şeydir bu. İyi de sigara içmeyenler nereye gitsin? Gidilecek yer yok(tu)!
Eskiler bir mekânda buluşup kahve ve sigaraya eşlik eden uzun muhabbetleri özlerken, onlar (gençler) bu zevkten haberdar bile olmayacak.
Eroin ve kokainle beraber muhabbetlerin daha zevkli olduğunu duydum. Sanırım Banu Güven'in de bu zevklerden haberi yok. Ama bu tür uyuşturucu maddeler de yasak maalesef. Onları da serbest bırakalım mı?
Arada bir gözüme takılır, iki kız arkadaş bir kahvehanede buluşurlar, kahve ya da çay söylenir. Çantalardan sigaralar çıkarılır ve ‘beğenilen çocuk’ konuşulur, dedikodu yapılır. Sonra eve gitme saati gelir. Çikletler atılır ağza, kalkılır. Bu çocuklar ne yapacak şimdi?
Söyleyeyim: İki kız arkadaş kahvehanede buluşurlar, kahve ya da çay söylerler. Dumansız ve başkalarını zehirlemedikleri bu ortamda içtiklerinin tadına vara vara ‘beğenilen çocuk’tan bahsederler, dedikodu yaparlar. Sonra eve gitme saati gelir. Ve giderler.
Ama iş bu kadarla sınırlı kalır mı o da bilinmez, çünkü duman avcıları açık havada sigara içene de gıcık kapmakta. Tamam, açık havada da dumanın nereye gittiğine bir bakmak lazım. O mavi duman yanındakinin burnuna giriyorsa, içici bile olsa rahatsızlık verebilir, biraz dikkat edersin, olur biter.
Ne yazık ki Banu Güven bize bu ideal içicilerin hangi gezegende yaşadığını söylememiş; çünkü bu gezegende ben sigara içmeyenleri düşünen bir içiciye daha rastlamadım. Hatta şöyle söyleyebilirim, gördüğüm bütün insanlar içinde etrafına duyarlılık konusunda en saygısız olanları sigara içenler. Daha bu yazıyı yazmaya başlamadan 2 saat kadar önce, kırmızı ışıkta dururken yanımdakinden 5 metre kadar uzaklaşmak zorunda kaldım. Duman doğrudan doğruya bana geliyordu ve baca gibi tüten yanımdaki bu kişinin dünyayı umursadığı yoktu.
Sanmayın ki ben fena tiryakiyim ve bu yüzden köpürüyorum. Daha önce de yazdım, değilim, hatta bazen gün içinde sigara içmeyi unutabilirim bile. Ama akşam bir yemeğin ardından, içki içip müzik dinlerken ya da arkadaşımla kahve içerken bu mereti tüttürmeyi severim.
Banu Güven'in tüttürdüğü her yer benim gibiler için dumanaltı yer demektir; çünkü o tip yerlerde etrafımdaki masalarda sürekli onun gibi tüttürenler vardır.
Türkiye’deki gıda tüketimi alışkanlığı, sağlığı en az sigara kadar tehdit ediyor.
Bize ne bundan? "Her koyun kendi bacağından asılır" ama sigara içenler suçsuz başka koyunların da bacaklarından asılmasına sebep oluyor. Kurunun yanında yaş da yanıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder